top of page

TÜRK HALK OYUNLARI ALANINDA BİLİMSEL VE SANATSAL TEMELE DAYANMADAN YAPILAN ÇALIŞMALAR

SUAT İNCE

Günümüz Türkiye'sinde halk kültür ürünlerinden en fazla ilgiyi çeken şüphesiz ki halk oyunlarıdır. Halkımızın öteden beri oyunlarına kendi toplum yaşamını ilgilendiren her türden olaya, duygusunu, düşüncesini katmış ve bunları çeşitli vesilelerle dışa yansıtmıştır. Gününüzde bunların hala halk içinde davam ettiğini görmek için uzaklara gitmeye gerek yoktur. Bugün yapılan düğün, nişan gibi çeşitli toplantılarda bile İnsanlar aynı coşku ve heyecan ile kendi oyunlarını oynamaya çalışmakta, günlük yaşamın verdiği türlü dert ve sıkıntılardan bir an olsun uzaklaşarak oyunda kendisini bulmaktadır.  Ancak şurası da bir gerçektir ki kent yaşamı gereği, gün geçtikçe bu tür oyunları kendisi için oynayan kesim azalmakta, aynı coşkuyu duyamayacak yeni nesiller yetişmektedir.

Yurdumuzda halk oyunlarımız; artık halkın kendisi için oynadığı kapalı yapısından sıyrılmış, farklı kesimlerden gelen kişilerden oluşan oyun toplulukları ile yine farklı kesimlerden gelen seyircilerin izledikleri sahnelere gelmiştir. İçinde barındırdığı özellikler gereği, aynı anda göze, kulağa ve duygulara hitap eden halk oyunlarımız;  yabancısı olduğu bu sahnelerde kendine özgü eşsiz güzelliğini, zengin adımlarını, canlı müziğini ve renkli giysilerini tam olarak sergileyememenin verdiği bir tedirginlik içerisinde bırakılmıştır. Yapılan uygulamalarda gözlenen odur ki, bu sayılan nitelikleri ve içinde barındırdığı somut nedenleri ile birlikte bir bütün olarak ele alınması gerekirken, ona durağan bir yapı kazandıran birkaç yönü üzerine ağırlık verilmektedir. Oysa oyunlarımızın bilimden ve sanattan daha çok alacağı şeyler vardır. Ülkemizdeki bilim ve sanat alanındaki yapılan çalışmalara bakıldığında; sahip olduğumuz birikime karşın, özellikle sanat alanından yeterince yararlanamadığımız bir geçiş döneminde bulunduğumuzu görmekteyiz. Sosyo –Ekonomik alanda ülkemiz gelişmekte olan ülkeler arasında yer almaktadır. Bu durum ele aldığımız konu için de geçerli bir neden sayılabilir. Şöyle ki; ekonomik alandaki gelişme ve değişmeler, doğal olarak düşünsel alanda da kendini gösterir. Ancak, toplumsal olarak bakıldığında düşünsel alandaki gelişim hızı, teknolojik hızlı gelişmeye oranla çok daha yavaştır. Ayrıca teknolojik ya da düşünsel gelişmeler farklı toplum kesimlerinde farklı olarak algılanırlar. Böylelikle bir kesimin bu gelişmelere hemen ayak uydurabilmesine karşın, diğer kesimin uyum gösterebilmesi için belli bir sürenin geçmesi gerekmektedir. Sayılan bu gerekçelere, gelişmekte olan ülke sorunları da eklendiğinde, bu tür ülkelerin kültürel ve sanatsal alanındaki karmaşıklıklarını görmek zor olmasa gerek. Halk Oyunları alanına baktığımızda anılan bu karmaşanın tam anlamıyla yaşandığı bir ortamda buluruz kendimizi.  Çünkü bu alanda iki ayrı düşünceden kaynaklanan kuramsal yaklaşımlar söz konusudur.

Birincisi, oyunların doğuşunda ya da varoluşundaki anlam ve işlev geçmişte ne ise bu günde o olmalıdır yaklaşımı. Bu yaklaşım kültür ve onun ürünü olan halk oyunlarına durağan bir yapı kazandırmayı amaç edinen bir yaklaşımdır. Değişmeyi reddeder.

İkincisi ise, temelde insana ve kültüre dayanan halk oyunlarının; insanlığın var oluş tarihinden bu güne dek, insanın ve onun yarattığı kültürün, sürekli değişim içinde olduğunu, var oluşundaki anlam ve işlevini zamanla yitirerek yeni bir anlam ve işlev kazandığını iddia eden bir yaklaşımdır.

Kanımca bilimsel gerçeğe uygun yaklaşım kuşkusuz ikincisidir.

Çünkü biyolojik, psikolojik ve toplumsal bir varlık olan insan, oyun bilgi ve becerisiyle birlikte doğmamaktadır. Toplumun istekleri ve yaşam biçimi doğrultusunda yaşamaktadır. Toplumun bir parçası olarak, ruhsal dünyasını (duygu ve düşüncelerini) dışa yansıtırken, biyolojik yapısının da devreye girmesiyle, duygu ve düşüncelerini göze, kulağa ve duygulara hitap eden ritmik bir takım hareketlere dönüştürmektedir. Ve bu olguyu toplumla paylaşmaktadır.

Daha önceleri duygu ve düşünceyi oluşturma, gerçekleştirme ve iletme aracı olarak doğmuştur halk oyunları. Zaman içerisinde değişen duygu ve düşünceler ile bunların ifade aracı olan tekniklerin gelişmesi neticesinde anlam ve işlevini büyük ölçüde yitirmeye başlamıştır. Günümüzde estetik anlayışı bedensel ve ruhsal açıdan ifade etme ve sürdürme aracı olarak işlev yapmaya devam eden sanatsal bir olguya dönüşmüştür.  Görülüyor ki halk oyunlarının biyolojik, psikolojik, kültürel ve toplumsal yapısının yanında sanatsal yanı da mevcuttur. Çünkü estetik alandaki kültür sanatı oluşturmaktadır.

Bilim kültürün özelliklerini şöyle sıralamaktadır;

1) Kültür toplumsaldır

2) Kültür öğrenilir

3)Kültür tarihidir, aktarılır ve süreklidir

4)Kültür ihtiyaç giderici ve doyum sağlayıcıdır

5)Kültür öğeleri arasında bir ahenk mevcuttur

6) Kültür kurallar sistemidir

7) Kültür bütünleştiricidir

8)Kültür değişebilir

Toplum olarak kültürün özelliklerinin belirtildiği yedi maddeye itirazımız yok. Ama kültür değişebilir maddesi sorun teşkil etmekte. İnsanlarımız kültür değişir mi hiç diye başlarlar cümleye. İşte bu da bizim bu günkü gerçeğimiz.

Georgiy Plehanov’a göre sanat oyundan çıkmıştır. Ama bu oyun, sanıldığı gibi gereksiz ve yararsız bir eğlence değildir. Toplumsal bir yararı vardır. Nitekim ilkel toplumlarda oyun gençleri gelecek ödevlere hazırlar.

Gerek oyunda, gerekse sanatta hayatın yeniden üretimi, yeniden yaşanması toplum bilim açısından oldukça önemlidir. İnsanlar sanat eserlerinde hayatlarını yeniden yaşarken toplumsal yaşayışa kendilerini hazırlarlar, yetiştirir ve ona uyarlar. Biz de bu nedenledir ki bugün birlikteyiz.

Halk oyunları alanında yapılacak sanatsal çalışmalar, toplumsal gereksinimleri karşılamazsa, yapılan çalışmalar sonucu ortaya çıkacak yapıt benimsenmeyecek ve itilecektir. Birey ya da topluluklar yapmış oldukları çalışmalarda, toplumun beklentileri doğrultusunda gerekli değişmeleri ve işlemleri oluşturamazsa, ya da kendi kültürüne dayanarak değiştirme yollarını bulamazsa toplumun gerisinde kaldığı kanısı ile ortaya getirdiği yapıt benimsenmeyecek ve unutulmaya bırakılacaktır. Eğer yapıt, toplumsal beklentileri yanıtlayıp karşılayabiliyorsa, toplumca baş tacı edilip, saygınlık kazanacaktır. Patform olarak amacımız  toplumun beklentilerini karşılıayacak   projeler üreterek toplum nezdindeki   saygınlığımızın devamını sağlamaktır.

Oyunun temelinde insanın ruhsal dünyasında duygu mevcuttur demiştik. Duygulanım;   uyarıların hoşa gitmesi, ya da gitmemesi sonucu insanda haz ya da elem doğrultusunda uyanan izlenimlerdir diye tanımlanabilir.

İnsanın duygu ve düşüncelerinin dışa yansımasıyla ortaya çıkan, göze, kulağa ve duygulara hitap eden ritmik hareketler diye tanımlamaya çalıştığımız halk oyunlarını, tekrar toplumun beğenisine sunarken ortaya koyulacak sunuş biçimi herkesi aynı anlamda duygulandırmayabilir. Bu da insanın doğası ve yapısı gereğidir.

Bu nedenledir ki sanat alanında herkesin doyum sağlayabileceği bir yapıt ya da bir yöntem bulmak mümkün değildir.

Özet olarak, oyunlarımızın çağdaş seyirlik sahne sanatları seviyesine ulaşabilmesi, ses, ışık, dekor, giysi gibi diğer sanatsal ögelerle bir bütünlüğe varması, ortaya çıkan ürünün izleyici ile ortak titreşim sağlaması ile mümkün olacaktır. Türkiye Halk Oyucular Birliği Platformu olarak izleyici ile ortak titreşim sağlamanın tek yolunun   izleyiciyi  de yapılacak projelerin içine alarak kendilerini ifade etme mutluluğuna eriştirmekle olacaktır. İlk mutluluğa Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Samsuna çıkışının 100.yılında yani 19 Mayıs 2019 saat 19.19 da Samsun merkez olmak kaydıyla 81 ilimizde ve 19 ülkede eş zamanlı olarak binlerce halkın katılımıyla Dünya Atabarı Oynuyor projemizde yer almakla ulaşılacaktır.

 

SUAT İNCE 

bottom of page